KARABÜK (TİHA) – İstanbul Kadıköy’de saatçi dükkânı bulunan 60 yaşındaki Nezihi Arıcı, çocukluğundan bu yana saatçilik mesleğini sürdürüyor.
Teknolojiye direnen Nezihi Usta, dört kuşaktır saat tamirciliği yapan Sakaryalı bir aileden geldiğini söyledi. Babasının kalp krizi geçirmesinin ardından mesleğini devam ettirmek zorunda olduğunu dile getirdi. 17 Ağustos 1999 depreminden sonra ise Sakarya’daki dükkândan ayrılıp Kadıköy Moda’ya yerleştiğini ifade etti. Nezihi Arıcı, TİHA muhabiri Bahar Akkol’un merak ettiği soruları yanıtladı.
Nezihi Usta, yaptığınız işle tanınmış Moda’da nadir bulunan bir mesleği devam ettiriyorsunuz. Ama asıl hikayeniz burada başlamıyor. Sizden hikayenizi dinleyebilir miyiz?
1954 yılında Sakarya’da dünyaya geldim. O dönem Sakarya kendine has özellikleri barındıran bir şehirdi. Biz de aile olarak saat tamirciliği mesleğini yapıyorduk. Mesleğin 4. kuşağı benim. Babam, benim ilk ustam. Küçüklüğümde okuldan çıktığım zaman babamın yanına koşa koşa giderdim, tamir ettiği saatleri izlemek hem hoşuma giderdi hem de nasıl yapabiliyor diye merak ederdim. Babam önüme saatleri bırakır, sök bunları derdi. Söktükten sonra da şimdi bunları tekrardan bir araya getir derdi. Toplamaya çalışırdım, yapamazdım. Bir gün, 10-11 yaşlarında babam yine önüme saat bıraktı, yine sök ve topla dedi. Hemen toplayabildim. O saati topladığım ilk gün aslında mesleğe adım atmış oldum. Lise eğitimim bitene kadar babamın yanında çıraklık yapmaya devam ettim.
Hepimizi derinden etkileyen 1999 depreminin sizin hikâyenizin değiştiği tarih diyebilir miyiz?
Evet, gerçekten böyle. Adapazarı’ndaki yerimiz 1800’lü yıllardan kalma dedemin babasına ait bir dükkândı. 1999 yılına kadar oradaydım. Biliyorsunuz, Adapazarı depremden etkilenen bir bölgemizdi. Doğal olarak depremden sonra işlerimiz yolunda gitmedi, duruldu. 6-7 ay neredeyse dükkânımızı hiç açmadık. Biz de ailemizle ortak karar verip İstanbul’a taşınma kararı aldık. Bu kararı almak bizim için zor oldu, böyle bir dükkânı bırakıp gitmek bizim için çok zordu. Yolumuz Kadıköy Moda’ya düştü. Mesleğe burada devam etmenin daha doğru olabileceğini düşündük. Bu dükkânı bulduk ve 22 yıldır bu dükkânı işletiyorum. Kadıköy, gelenekleri olan kendine özgü bir semt. Burada saatlere, antikalara değer veriliyor. Dikkat çekici geliyor insanlara. Esnaf olarak burada hizmet vermekten, İstanbul gibi bir şehirde olmaktan çok mutluyum. İşimi zevkle yapıyorum.
Çok özel bir mesleği devam ettiriyorsunuz. Mekanik ve antika saatler üzerine tamircilik yapan sayılı ustalardan birisiniz. Çağımız artık teknoloji çağı, dijital saatlerin kullanıldığı bu devirde mesleği nasıl devam ettirebiliyorsunuz?
Maalesef, devir dijital saat dönemi. Benim dönemimde dijital saat yoktu tabii. O zamanlara göre rüya gibi bir şeydi. Dijital saatler çıkmaya başladığı zaman mekanik saatler antika olmaya başladı. Uğraşmak istesem dijital saat tamirciliği de yapmak isterim, fakat mesleğimi mekanik saatler üzerinde devam ettirmek ve bunu korumaya devam etmek istiyorum. Duvar, masa, cep ve kol saatlerinden antika ve mekanik olanları tamir etmeye devam ediyorum. ‘’Saatin çıkardığı tik-tak sesi insanın ruhuna işleyen bir sestir.’’ İnsanın rahatlamasını sağlar. Saatin bu sesi zikreder ‘’Allah’’ der adeta. Bize büyüklerimiz böyle öğretti. Saatin sesi de böyle işte, bizi mutlu eder, huzur verir. Mesleğime tutunmasam devam etmezdim, tabii antikalara değer veren insanlar olmasa ısrarla devam edemezdim. Antikaya değer veren insanlar olduğu sürece ben hep buradayım.
El işçiliği gerektiren ustalık günümüzde azalmış durumda ve herkes de popüler olamıyor. Bu popülerlik size neler kattı?
Dijital saatlerin çok kullanıldığı bir dönemdeyiz. Antika saatler de oldukça pahalı. Bu mesleğe hayatını adamayan ve mesleğine maddiyattan daha fazla önem veren kişiler devam ettirebilir. Bu yüzden herkesin uğraşmak isteyebileceği bir meslek olduğunu düşünmüyorum. Popüler olmamın sebebi, insanlar benim hikayemi merak etti. Benim mesleğime verdiğim değerin farkına vardılar. Bu dükkâna girenler kendilerini geçmişte hissettiler. Saat sesini duyanlar neden sesin huzur verdiğini merak etti. Ben mesleğime değer verdiğim ve zevkle yaptığım için insanların içindeki eskiye olan meraklarını uyandırdım. İşini zevkle devam ettirmek önemli.
Ustalık kavramını nasıl tanımlarsınız?
Ustalığın zamanla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Bunun yanında o mesleğe ne kadar saygı duyduğun da önemli. Meslekle alakalı bir bağ olmalı, o iş sana eziyet vermemeli. Gece kafamızı yastığa koyduğumuz zaman içimiz rahat olmalı. Yaptığımız işin hakkını vermeliyiz. Bunları yapabilen ve üzerine de yıllarını ekleyen bir insan bana göre ustadır. Usta, insanlara örnek olmalı, insanlara üstten bakmamalı.
Ustalık kavramı sizce neden ülkemizde değerini koruyamadı?
Tüketim toplumu. Tek bir cevapla böyle diyebilirim. Ben mesleğe burada başlamadım. Yaşadığım yer metropol değildi. Orada küçük esnafların önemi de büyüktü fakat burada öyle değil. Herkes bir telaş halinde, tüketim çok yaygın. Ve bu tüketim sonucunda küçük esnaflar, zanaatkarlar zarar gördü. Kimsenin beklemeye zamanı yok. Hemen, o an halledilmesi lazım. E haliyle dijitalleşme olması ile el işçiliği de ortadan kalkmaya başladı. Türkiye’de sayılı insanlar kaldı bu işleri yapan. Ben de elimden geldiğince korumaya devam edeceğim. Bu sebeplerden dolayı insanlar da el emeğine saygı göstermemeye başladı. Zamanla da yok olmaya devam ediyor.
Bu dükkân sadece bir saat tamircisi dükkânı değil. Buraya girenlerin zamanda yolculuk yaptığını söyleyebilir miyiz?
Böyle düşünmenize çok sevindim. Burası sadece bir saat tamiri yeri değil. Dünyamızdan ve ülkemizden farklı antika saatleri de sergiliyorum, satışını gerçekleştiriyorum. Buradan geçenler içeriyi merak edip bakıyorlar. Bazen merak edip saatleri tamir ederken izliyorlar. İçeri girip fotoğraf çekenler oluyor.
‘’ELİMDE 1750 YILLARINDAN KALMA SAATLER VAR’’
Arıcı, babasının antika değerindeki bu saatleri sakladığını dile getirdi. Saate gözü gibi baktığını, her gelene bu saati mutlaka gösterdiğini ifade etti. Dükkânın içerisinin bir müze gibi olması ve ustaya ilginin çok olması dikkat çekti.
Muhabir: Bahar Akkol
Editötr: Sudem Orbay