KARABÜK (TİHA) – Safranbolu’nun sakin köşelerinde 650 yıllık geçmişe sahip Yörük Köyü, tarihi ve doğal güzellikleriyle ilgi görmeye devam ediyor.
Bu köy, geleneksel Türk kültürünü yansıtan ahşap evleri ve dar sokaklarıyla dikkat çekiyor. Safranbolu’nun genel mimari özelliklerini taşıyan bu evler, geçmişin izlerini sürdürmeye devam ediyor. Yörük Köyü, ahşap 2 ya da 3 katlı evleri, 350 yıllık çamaşırhanesi, konakları, yöresel ürünleri ve Kasım Sipahioğlu Konağı ile ön plana çıkıyor. Konağın güler yüzlü sahibi Filiz Teyze, köyün tanınmasında büyük rol oynamasının yanı sıra, insanların sevgisini de kazanmaya devam ediyor.
YÖRÜK KÖYÜ NEREDE?
Karabük iline bağlıdır. Safranbolu’dan çıkıp Kastamonu istikametine devam ettiğinizde 11 km sonra Yörük Köyü’ne ulaşabilirsiniz. Safranpark AVM’yi geçtikten sonra sol tarafta Yörük Köyü tabelası gözükür. Köyün sokakları fazlasıyla dar ve sokak hayvanları oldukça fazla. Rahat gezebilmek için aracınızı bırakıp köyü keşfetmeye devam etmeniz daha iyi olabilir.
YÖRÜK KÖYÜNE NASIL GİDİLİR?
Aracınız varsa köye ulaşımınız çok rahat olabilir. Eğer yoksa Safranbolu’dan Yörük Köyüne dolmuşlarla ulaşım sağlayabilirsiniz. Safranbolu’nun merkezinden kalkan dolmuşlar Eski Çarşı’nın meydanına uğruyor. Üzerinde Yörük Köyü yazan dolmuşlara binerek yaklaşık 20 dakika içerisinde köye ulaşım sağlayabilirsiniz. Dolmuş saatleri mevsimlere göre değişiklik gösterebilir. Gitmeden önce saatlerini kontrol edebilirsiniz. Devamlılık gösteren saatleri olmayabilir.
Köyün isminde geçen “Yörük” yürümek fiilinden türemiştir. Yörükler, konar-göçer yaşam şeklini benimsemişlerdir ve Oğuz boylarına mensuplardır. Yörükler geçimlerini hayvancılıkla sağlar. Zamanla bir kısmı yerleşik hayata geçiş yapar. Yerleşik hayata geçenlere Manav/Türkmen denir. Göçebe hayatına devam edenlere ise Yörük denir.
Yörük Köyü’nde bulunan 140 haneden yalnızca 62’sinde daimî ikamet olduğu bilinmekte. Toplam nüfusu ise 250’ye yakın olduğu söylenmekte. Köyün kuruluşu, bazı kaynaklara göre 750 yıl, bazılarına göre 600 yıla dayanmakta. Yörük Köyü’nün tamamı 1997’de Kültür Bakanlığı tarafından korumaya alındı. İlk olarak Oğuz boylarından Karakeçili aşiretinden birinin yerleştiği söylenmekte. Yaklaşık 250 yıl çadırda yaşadığı ve Osmanlı döneminde yerleşik düzene geçip bu süreçte Yörük Köyü’nün kurulduğu düşünülmekte.
SAFRANBOLU’NUN MİNİK MİNYATÜRÜ
Safranbolu’nun küçük modeli diye adlandırılan Yörük Köyü, gerçek bir Türkmen köyüdür. 1997 yılında kentsel sit alanı içerisine dahil edilerek Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından koruma altına alınmıştır.
Yazılı efsanelerde ise bölgedeki Yörüklerin 14. ve 15. yüzyıllarda konar-göçer oldukları ve kendilerine özel vergi sistemi ile bir kadıya bağlı oldukları söylenmekte. Zamanla yerleşik hayata geçerek Yörük Köyü’nü merkez alıyorlar.
Yörük Köyü, Anadolu’nun derinliklerine uzanan bir geçmişe sahiptir. Köydeki yapılar, zamanın izlerini taşımaya devam ederken, geleneksel el sanatları ve el dokuması ürünler de buranın kültürel zenginliğini vurguluyor. Doğanın içinde bulunan Yörük Köyü, yeşilliklerle çevrili, huzur dolu bir ortam sunuyor. Safranbolu’nun minik minyatürü diyenler var.
EFSANELERE GÖRE…
Köyde oturan yaşlılar atalarından duydukları efsaneleri anlatmaya devam etmekte. Bu efsaneye göre; Osmanlı’nın başlangıcı olarak kabul edilen Kayı boyunun Karakeçili Aşireti’ne bağlı oldukları, Safranbolu’nun Taraklı Borlu yöresine, aileleri, hayvanları ve 3 kardeşleri ile geliyorlar. İsimleri Hüseyin, Davut, Hacı. Oba yerleşirken, büyük olan Hüseyin, Yörük Köyü’nü kuruyor. Diğerleri de kendi isimlerini taşıyan “Davut Obası” ve “Hacılar Onbaşı”nı kuruyorlar.
Başka bir efsaneye göre ise; 19. yüzyılın yarısında, Yıldız Sarayı’nda bulunan muhafız biriminde Karakeçililerin yer aldığı ve sarayın dış binaları, bahçeleri Arnavut ve Boşnak kökenli muhafızların korumasına bırakılıyor. Hünkârın yattığı binanın gece güvenliği Karakeçili aşiretinden gelen kişilere emanet edildiği bilinmekte. Ve bu askerlik hizmetlerinden dolayı bir dönem Yeniçeriler sayesinde Bektaşilik dünya görüşünün Yörük Köyü’nde bazı aileleri etkilediği söylenmekte. 19. yüzyılda mezar taşlarının incelenmesiyle bu etki ortadan kalkıyor. 16. yüzyılda Safranbolu’da yaşayan göçebe topluluklara “Yörükan-ı Taraklıborlu” ya da “Yörükan-ı Taraklı” adı veriliyor.
Safranbolu’yu evleri ile andıran Yörük Köyü, oranın aksine yolları daha düz, engebeli olmayan yollardır. Yörüklerin evleri bitişik nizam inşa edilmiştir. Ana cadde boyunca ev görmeniz mümkün ve mimari olarak hepsi eskidir.
YÖRÜK KÖYÜ’NÜN ÜNLÜ İSİMLERİ VE İZLERİ
Kökenleri Yörük Köyü’ne dayanan ünlüler bulunuyor. Köye girdiğinizde Çökön Meydanı’nda heykeli yapılan müzik sanatçısı Leyla Gencer ve Gencer’in akrabası olan ünlü modacı Cemil İpekçi, ünlü spiker Gülgün Feynman’ın anneannesi bu köyden. Türker İnanoğlu’nun da Safranbolu doğumlu olduğu biliniyor.
ÇÖKÖN MEYDANI VE LEYLA GENCER ANITI
Yörük Köyü’nün girişinde, Çökön Meydanı’nda bulunan opera sanatçısı Leyla Gencer’in heykeli karşılıyor. Gencer’in baba tarafı Yörük Köyü’ndendir. Bu sebeple, heykeli burada gelenleri karşılamaktadır. Ömrü boyunca “Türklerin Divası” olarak anılan sanatçı 10 Mayıs 2008 yılında vefat etmiştir. Vasiyeti üzerine bedeninin yakılmasını istemiş ve kremasyon işleminin ardından külleri İstanbul Boğazı’na dökülmüştür.
KASIM SİPAHİOĞLU KONAĞI
Kasım Sipahioğlu Konağı, Filiz Teyze’nin konağıdır. Yörük Köyü, Filiz Teyze’nin popülerliği sayesinde yayıldığını söyleyebiliriz. Köydeki anıtsal yapılardan biridir. Buraya girişler ücretlidir çünkü özel mülk. Bu yüzden Müze Kart da geçerli sayılmaz. Konak 3 katlı ve taş temel üzerine yapılmıştır. Konak genellikle geniş aileler için daha uygun. Yaklaşık 300 yıllık konakta aynı aileden kişiler yaşamaya devam etmekte. İçeriye girdiğinizde Filiz Teyze ve oğlu Aydın sizi güler yüzle karşılıyorlar. Filiz Teyze konağın özelliklerinden bahsedip size bilgiler veriyor. Bu bilgileri verirken de hiç sıkılmadan, sanki ilk defa anlatıyormuş gibi büyük bir heyecanla anlatmaya devam ediyor. Onunla istediğiniz gibi sohbet edebilir, eğlenebilirsiniz. Konağın en önemli kısımlarından birisi Selamlık ve Haremlik bölümlerinin birbirinden farklı yerlerde olması. Haremlik kısmının bulunduğu yerde Filiz Teyze yaşamaya devam ediyor. Bundan dolayı 2. katı gezme imkânımız yok. Ama Filiz Teyze buradan da söz ediyor. Başoda, eskiden misafirlerin ağırlandığı yer ve burası hakkında da bilgi sahibi oluyorsunuz. İkinci katta tavan yüksekliği basık fakat, üçüncü katın öyle değil. Ve daha az pencere var. Mimarisi oldukça farklı.
Üçüncü kata çıktığınızda burada toplam 6 tane oda bulunuyor. Banyo yapılan yer, yüklükler, eskiye ait eşyalar. Bu konakta ocak, tavan ve duvar süslemelerinde Bektaşilik sembolleriyle karşılaşıyoruz. 3, 5, 7, 12, 40 gibi rakamlar bulunuyor. Bu rakamlar 12 imama atıfta bulunuyor.
Filiz Teyze’nin verdiği bilgilere göre; ahşap zeminde yürürken gıcırtı sesi çıkmıyor. Bunun sebebi, tahtanın arasına koyulan Horasan Harcı sayesinde sallanma veya gıcırdama sesi olmuyor. Çamur, yumurta akı, keçi kılı katılarak elde edilen harç ahşapların arasına sürülmüştür. Bu sayede ahırda bulunan kokuların da önlenmesi sağlanıyor. Keçi kılı sayesinde böceklere zarar gelmesi önleniyor.
Konağı gezdikten sonra, aşağıda hediyelikler bulunuyor. Buradan sevdiklerinize hediye götürebilirsiniz. Ardından konağın yanında bulunan kafede ev yapımı baklava ve enfes kokusuyla sizi acıktıran, gözleme yapılıyor.
SUCU HAFIZ KONAĞI
1886 yılında yapılan Konağı’nda Sucu Hafız Efendi’nin torunu gezide size yardımcı oluyor. Girişi ücretli. Bu gezi evi ziyarete açık, adeta bir müze gibi. Osman Bey ailesinden kalma bütün eşyaları odaya dizmiş. Bu konak adeta bir zaman tüneli diyebiliriz. Dikiş makinası, el yapımı porselen kupalar… Evin her yanı hatıra ile dolu.
ÇAMAŞIRHANE
Yaklaşık 350 yıllık olduğu bilinen çamaşırhanenin girişi ücretli. 1985 yılına kadar kullanılmış çamaşırhane olarak planlanan bir yapıdır. Buranın işletmecisi, girişte sizlere burası hakkında gerekli bilgileri veriyor. Ortada kocaman bir taş bulunuyor. Kadınlar buranın üzerinde çamaşırlarını yıkıyorlardı ve bu taş 12 köşeli. Uzunlukları aynı değil, kadınların boylarına göre farklılık gösterecek şekilde tasarlanmış. Taş ortaya doğru meyilli, bu sayede akan kirli su ortaya toplanıyor. Biriken kirli su taşın altına bulunan kısımdan akar. Çamaşırlar, kül kullanarak yıkanıyor. Üç köşede bulunan kurnalarda, durulama işlemi yapılıyor. Dördüncü köşe ise, sıraya girilen yerdir. Çamaşırhanenin üst kısmında kafesli bir bölüm var. Buradan sıcak hava buharı çıkıyor ve içerisi hava alıyor.
KURŞUN TAŞI
Eskiden kullanılan bir nazar geleneğidir. Köylülerin söylediğine göre; üç yol ağzında bulunması nazarın geçerli olduğunu anlatıyor. Efsaneye göre ise, normal hayatta olduğu gibi kurşun dökülme olayı oluyor. Ve ardından kurşundan artan su taşın deliğine dökülüyor. Genelde evlenen gelinler için yapıldığı bilinmekte. Başka bir rivayete göre ise, gelin o taşa bakmadan devam etmesi gerekiyor yoksa başına bir felaket gelebilir.
GEYİK BOYNUZU
Atalardan gelen bir gelenek olarak görülüyor. Evin kazadan beladan uzak kalması için kullanılıyor. Evlerin hepsinde yoktur fakat büyük bir kısmında vardır. Evlerinde bulundurmasalar bile bunun bir gelenek olduğunu herkes bilir.
KAPI TOKMAKLARINDAKİ İPLER
Genelde her evin kapı tokmaklarında boncuklu ipler var. Her bir bağlayış biçimi farklı mesajlar iletiyor. Eğer ip iki tokmağa bağlı olursa evde birinin olmadığının göstergesi. Tek düğüm varsa ev sahibinin döneceği, üç düğüm atılmışsa tüm gün eve gelmeyeceği ve ip aşağıya sarkmış ise ev sahibinin evde olduğunu gösteriyor.
Yörük Köyü, belirli bir kültürü ve tarihin izlerini taşıyan kendine özgü sembolleri olan minyatür bir köy… Bu köyde dolaşırken kendinizi eski zamanlarda gibi hissederken aynı zamanda gözlem yapmaktan da alıkoyamıyorsunuz. Her yapı geçmişin izlerini taşımaya devam ediyor. Sadece tarihi ve mimari özellikleri değil. Yörük Köyü’nü daha değerli kılan birçok neden var.
Burada, insanlar tüm samimiyetleri ile sizleri karşılıyor. Her sokakta evine odun taşıyan teyzeler, sokak hayvanlarını besleyen amcalar… Sizleri gördüğü zaman adeta bir ev sahibi gibi size selam verip sohbet ediyor. Filiz Teyze, bunun en büyük örneklerinden birisi olabilir.
Doğasıyla sizi büyüleyecek, tarihi ve mimarisiyle etkileyecek ve en önemlisi insanları ile sizi sıcacık kucaklayacak bir yer. Gözlerinizi bu büyülü köyden ayırmayın, çünkü her sokağında keşfedilmeyi bekleyen ipuçları bulunuyor. Yörük Köyü’ne uğramadan Türkiye’nin tarihi izlerini keşfetmiş sayılmazsınız.
Editör: Sudem Orbay