KARABÜK (TİHA) – Safranbolu ve Cumalıkızık’ta bulunan kapı tokmakları, yüzyıllardır tarihe sessiz bir tanıklık yapıyor.
Kapı tokmakları, sadece bir kapıyı çalmak için değil; sesleriyle tarihe fısıldayan bir demir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Yüzyıllardır evlerin üzerinde asılı duran kapı tokmakları, sadece bir kapıyı değil, aynı zamanda bir kültürü ve toplumsal yapıyı açıyor; o dönemin ince fikirliliğini ve estetik anlayışını gözler önüne seriyor. Türkiye’nin iki önemli tarihi bölgesi, Bursa-Cumalıkızık ve Karabük-Safranbolu’da, Osmanlı’dan kalan bu nadide eserler yaşatılmaya devam ediliyor. Taş sokaklar arasında gezerken, evlerin üzerinde asılı duran bu kapı tokmakları sessiz sedasız bir tarih anlatıcısı olarak bize yol gösteriyor.

Bir medeniyetin işareti olan kapı tokmakları, sadece yapısal anlamda değil; detaylarında saklı birçok anlamı da barındırıyor. Bu tokmaklar arasında en çok dikkat çeken sistemlerden biri Cumalıkızık ve Safranbolu’da “kadın tokmağı” ve “erkek tokmağı”. Mahremiyet anlayışının oldukça önemli olduğu görülen Osmanlı’da ev sahibinin gelen misafirin kadın mı yoksa erkek mi olduğunu anlayabilmesi için kapı tokmaklarında ince veya kalın tokmaklar bulunuyor. Böylece, kapıyı açacak olan kişinin davranışları buna göre şekilleniyor. Bu da nezaketin ne kadar köklü olduğunun bir göstergesi hâline geliyor.

Kapı Tokmaklarının Fonksiyonları
Her tokmak, bir dönemin sosyal yaşamına, estetik anlayışına ve zanaatkâr ruhuna tanıklık ediyor. Kapı tokmaklarının zarif örnekleri Safranbolu ve Cumalıkızık’ta bulunuyor. Osmanlı zamanında, kapı tokmaklarının motiflerinin bazılarında hayat ağacı, çiçek veya lale gibi geometrik şekiller göze çarpıyor. Bu motifler sadece süsleme amacıyla değil, aynı zamanda bereket, koruma ve iyi dilekleri temsil ediyor. Günümüze baktığımızda, kapı tokmaklarının fonksiyonları amacını yitirse de, örneklerinin hâlâ Safranbolu’da ve Cumalıkızık’ta bulunması, geçmişle kurulan bağın hâlâ devam ettiği anlamına geliyor.


Safranbolu’da Bulunan Zanaatkârların Zarif İşçiliği
Kapı tokmaklarının işçiliğinin günümüze yaklaştıkça azalmaya, hatta yok olmaya başladığı görülüyor. Cumalıkızık’ta kapı tokmaklarını üretmeye devam eden işçi bulunmuyor; fakat Karabük-Safranbolu’da, “UNESCO çilingiri” olarak bilinen Hüseyin Şahin Özdemir, demirci ustası Akif Ünal ve üç kuşak bir arada demircilik yaparak bu geleneği hâlâ nesilden nesile aktarmaya devam ediyor. Tokmakların tasarımları, belirli semboller üzerinden yapılıyor ve bu tasarımlar daha çok restore edilen saraylara veya konaklara gönderiliyor. Restore edilen kapı tokmaklarının tasarımları hiçbir şekilde değişime uğramaz ve ustalara nasıl gelirse, tasarımlar aynı şekilde yapılmaya gayret ediliyor. Tarihin mirası olan kapı tokmakları, koruma altına alınarak unutulmaya yüz tutmuş gelenekleri bugüne taşımaya devam ediyor.

Tarihi kimliğin korunmasına katkı sunan kapı tokmakları, sadece bir mimari öğe değil; Osmanlı’nın estetik anlayışını ve zarafetini yansıtan bir miras olarak karşımıza çıkıyor. “Kadın ve erkek” tokmaklarıyla nezaketi simgelerken, üzerlerindeki motiflerle geçmişin inanç ve değerlerini taşıdığı görülüyor. Bu sessiz tanıklar, zanaatkârların ince işçiliğiyle kültürel mirasın yaşatılmasında etkili rol oynuyor. Günümüzde ustalar azalsa da bu gelenek hâlâ devam etmekte ve kültürel mirasın yaşatılmasına büyük bir katkı sağlıyor. Kapı tokmakları, sessizce geçmişin izlerine dokunarak tarihsel kimliğin korunmasına hizmet ediyor.

Editör: Sudem Orbay