Ana SayfaSöyleşiYeniden yükselişe geçen ata sporu: Geleneksel Türk Okçuluğu

Yeniden yükselişe geçen ata sporu: Geleneksel Türk Okçuluğu

KARABÜK (TİHA) – Karabük KYK Yurdum Gençlik Spor antrenörü Adem Özçetin, Geleneksel Türk Okçuluğunun geçmişi, lisans, yarışma ve antrenörlük ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı.

Adem Özçetin hem çalışıyor hem de antrenörlüğü aynı anda yürütmeye çalışıyor. Özçetin 8 yılı aşkın kurs veriyor aynı zamanda Karabük Üniversitesinde hüsn-i hat dersleri alıyor. Özçetin geleneksel Türk okçuluğu ile ilgili TİHA muhabiri Busenur Köse’ye röportaj verdi.

Özçetin, Geleneksel Türk Okçuluğu’nun beş bin yıl önce insanlık tarihinde ve daha eski dönemlerde, eski mağara çizimlerinde ve pintograflarda da görülebileceğini söyledi. Özçetin, yayın İslam dininde Hz Adem zamanında Hz Cebrail ile indirildiğini ve Hz Muhammed zamanında ise büyük bir yer edindiğini dile getirdi.

Geleneksel okçulukta her milletin değişik kültürü olduğunu, Asya ülkelerinde ve Avrupa ülkelerinde farklı yay şekilleri ve adlar aldığını ifade etti.

 

“HER TALEP EDENİ ALAMIYORUZ”

Bir kişinin geleneksel okçuluk yapabilmesi için önce talep durumunun olması gerektiğinden söz eden Özçetin, ‘’ Tabii biz her talep edeni alamıyoruz. Okçuluk’un da bir edep ve adabı, güvenlik ve sağlık yönleri var ‘’ dedi. Nedenini ise aşırı göz kusuru olanlar, santral sinirsel durumlarda, eklemlerinde aşırı ya da omurgada problem olan kişilerin yapamayacağını, fiziken vücudun alt bölgesinde problem olanların bu sporu yapabileceğine de değindi. Bir eleme sürecinin oluğunu, belli bir eğitimden geçen, kendini disipline edebilen ve bu işte yeteneği olan veya olduğunu  düşündükleri sporculara lisans aldıklarını ve kulüp bazında profesyonel olarak yarışmalara katıldıklarını belirtti. Ayrıca güvenlik kurallarının üzerinde durulduğunun altını çizdi.

“YARIŞMALAR  6-7 KATEGORİYE AYRILIYOR”

Öğrencilerin amatör yarışmalar ile profesyonel yarışmalara hazırlandığını ifade etti. Aynı zamanda yarışmalara koşu adının verildiğini söyleyen Özçetin, ‘’Yarışmalarımız kendi arasında altı yedi kategori ayrılıyor’’ dedi. Bu kategorilerin minikler, yıldızlar, gençler, genç büyükler, büyükler ve menzil okçuluğunda da ihtiyar koşusu olduğunu belirtti. Amatör yarışmalarda başarı sağlayan lisanslı sporcuları profesyonel 18 metre kapalı alan yarışmaları ve Türkiye’de geleneksel anlamda düzenlenen fetih kupası adlı yarışmalara katıldıklarından bahsetti.

Kategorilerin bir anlamı var mı diye sorduğumuzda fetih kupası ve ihtiyar koşusu dışında diğerlerinin yaş sınırı ile yarıştıklarını, ihtiyar koşusunun menzil okçuluğu olduğunu ve atışların 500 metreyi geçmesi gerektiğini ifade etti. Fetih kupasında ise Fatih Sultan Mehmet Han’ın ve onun Okçular Meydanı’na hizmet eden, binaen onun adına atıfta bulunan gerçek geleneksel bir yarışma olduğundan bahsetti. Her yıl 19-27 Mayıs arasında düzenlenen bir büyük şampiyona da en büyük özelliğinin bütün dünya ülkelerinden yarışmalara katılabiliyor olunmasından da söz etti.

 OSMANLI YAY VE OKLARI KULLANILIYOR

Her millette farklı yay ve ok şekilleri olduğu gibi Türklerde de asyatik yaylar ve Osmanlı dönemi yayları olarak ikiye ayrıldığından bahsetti. Örnek olarak İngiliz Longbow’u veren Özçetin, yayın dinamiği, boyu ve buna göre ok şekillerinin bile değiştiğini ifade etti.

Federasyonun getirdiği tüzük, yönetmelik ve kurallar kapsamında yarışmalar ve eğitimlerde Osmanlı geleneksel yay ve uzun mesafe okları kullanıldığını söyledi. Aynı zamanda geleneksel kıyafetlerinin yanı sıra farklı modellerde börk, kuşak, kolu olası yaralanmalardan koruyan kolçak ve tirkeş ( geleneksel ok çantası) olduğunu dile getirdi.

‘’ÇOK CİDDİ YA DA SIKINTILI YARALANMA YAŞAMADIK’’

Geleneksel Türk okçuluğu ya da ateşli silahlar dendiğinde her şeyden önce güvenlik kuralları, kaideler ve sorumlulukları olduğundan bahseden Özçetin, ‘’ Bugüne kadar çok ciddi ya da sıkıntılı bir yaralanma yaşamadık’’ dedi. Ok patlamaları, yay kırılmalarının yaşana bildiğini belirtiyor ama bu tür kazaların önüne geçilmek için malzeme kontrolünü atışların öncesinde sağladıklarını ifade etti. Güvenlik önlemlerine her zaman dikkat ettiklerini ve bu sorunu azalttıklarını fakat ok patlamaları ve yay kırılmaları sonucu el yaralanmaları, okların kırılması ve parçaların eline koluna gelme durumları olabileceğini ve atış esnasında zaman zaman güvenlik problemleri çıkabileceğini, bu iş ile meşgul olunduğu sürece de riskli olduğunun altını çizdi.

SOKÜM OKÇULUĞUN ULUSLARARASINDA YER ALMASINI SAĞLADI

Soyut olmayan kültürel miras (SOKÜM) listesine girdiğinde, Türk okçuluğunun uluslararası anlamda yer bulduğunu ve tanıtılması anlamında büyük bir başarı olduğunu ifade etti. Okçuluğa geleneksel olarak başlanıldığı fakat günümüzde çok fazla bilinmediğini ve kullanılmadığının altını çizdi. Olimpik sporlarda genelde kanatlı ve modern okçuluk daha ön planda olduğunu, gelenekselin dünyaya henüz daha 2008 yılında yayılmaya başladığını, zirvelere yakın bir yerde olimpiğin yanında geleneksel okçuluğunda spor olarak görüleceğine, soyut ve değer kazanmış ya da değerlendirilmeye çalışan bir spor olarak olimpik bir forma geleceğini düşündüğünü söyledi. Geleneksel okçuluğun yeni bir başlangıçta olduğunu söyleyen Özçetin, diğer milletlerin ve Türk geleneksel okçuluğunun tarih açısından da okçuluğun önemli olduğunu, ayrıca Türk okçuluğu gündemde olmadığı zamanlarda dünyada hiçbir ülkede geleneksel olarak tanınmadığını ve 2014 yılı ve 2018-2019 yıllarında yapılan görüşmeler sonucunda Türk geleneksel okçuluğunun koruna bilirlik UNESCO bazında gündeme geldiğini ve kabul edilmesiyle de farklı düzeye geldiğinden söz etti.

“ANTRENÖR OLMAK UZUN VE YORUCU BİR SÜREÇ”

Türkiye’de antrenörlük yönetmeliği iki bin on sekizde değiştiğini vurgulayan Özçetin, Anadolu üniversitesinde beş tane yönetici sporcu sağlığı, beslenme, anatomik, fizyolojik ya da güvenlik ya da yönetim, fiziki biyolojik kuralları gibi derslerin ve sınavlarının olduğuna da değindi. Sınavları geçenler daha sonra federasyona başvurarak antrenör olmaya aday olduklarını dile getirdi. Aynı zamanda üstattan ders alması, eğitim vermesi, eğitim verdiği öğrenci sayısı, bu kaç yıldan beri yaptığı, eğitim düzeyi, geleneksel Türk okçuluk yapmış olduğu tanıtım ve çalışmalar lisansının olması en azından bu işte uzun bir süre, en az üç yıl, beş yıl yarışmaya gidip gelmesi gibi şartları sağlayabilmesi gerektiğini söyledi.

Sadece antrenörlük belgesinin yetmediğini kişinin kendisini bu alanda iyi bir şekilde  saha, yönetim, eğitim, öğretim, imalat, güvenlik, malzeme ve tasarım gibi konularda da bireysel anlamda gelişmesi gerektiğini ifade etti. Antrenör olmanın hem maddi hem manevi açıdan uzun ve yorucu bir süreç olduğunun ve üstadından iyi bir eğitim alınmasının altını çizdi.

ALANINDA UZMAN EĞİTMENLER

Eğitmenlerin geleneksel anlamda Avrupa ya da geleneksel göçebe oyunları gibi birçok oyunlarda, koşullarda dereceye atmış insanlar olduğunu ve bu işin mutfağı olan kişiler olduğunu belirtti. Özçetin, ”Önemli isimlerin olması geleneksel okçulukta mutfağından gelen arkadaşlarımızın olması tabii ki bize mutluluk veriyor” dedi.

Türk geleneksel okçuluğu artık görselden ya da spor olmaktan öte makaleler yazılan, ilmi araştırmalar yapılan, akademik çalışmalar yapılan geleneksel bir ata mirası olduğuna da değindi.

Diğer Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Haberler

Son Yorumlar