Ana SayfaSağlıkTürkiye’de her 6-7 kişiden biri kronik böbrek hastası

Türkiye’de her 6-7 kişiden biri kronik böbrek hastası

KARABÜK (TİHA) – Türkiye’de kronik böbrek hastalığına sahip kişi sayısının artması nedeniyle, hastalığın belirtileri, evreleri ve tedavileri hakkında Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Erkan Şengül, TİHA’ya açıklamalarda bulundu.

Sağlık Bakanlığının “Türkiye Böbrek Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı (2018-2023)” adlı raporunda Türkiye’de kronik böbrek hastalığı prevalansı yüzde 15,7 olarak bulundu. Bu da Türkiye’de yaklaşık 9 milyon kronik böbrek hastası olduğunu gösteriyor. Kronik böbrek hastalığının belirtileri, evreleri ve tedavileri hakkında Kocaeli’de 2023 yılının doktoru seçilen, Şehir Hastanesinde görevli Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Erkan Şengül, TİHA muhabiri Emin Şengül’ün sorularını yanıtladı.

Kronik böbrek hastalığı nedir? Belirtileri ve Evreleri Nelerdir?

Kronik böbrek hastalığı (KBH), tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunudur. Kalp damar hastalıkları için önemli bir risk faktörüdür. Hastalarda ölüm ve sakatlık yükünü ciddi olarak artırmaktadır. Hastalık, 3 aydan uzun süreli böbreklerin yapısal hasarı ve fonksiyonlarında kalıcı azalma olarak tanımlanmaktadır. Yapısal hasarın en önemli göstergesi, idrarda albümin atılımında artış; fonksiyonlarındaki azalma ise tahmini glomerül filtrasyon hızı (t-GFH) olarak isimlendirdiğimiz böbreğin süzme fonksiyonunun azalması şeklinde ifade edebiliriz. Hastalarımız tarafından ‘böbreğim yüzde kaç çalışıyor?’ olarak dile getirilen soruda temel olarak t-GFH kastedilmektedir. Öte yandan fonksiyon azalmasının birincil laboratuvar bulgusu üre ve kreatinin seviyelerindeki yükselmedir. 

Hastalık, böbrek fonksiyon düzeyine göre, Evre 1’den Evre 5’e kadar 5 evreye ayrılmıştır. Bununla birlikte Evre 3, Evre 3a ve 3b alt gruplarında değerlendirilir. Albümin atılımına göre ise hastalık A1, A2 ve A3 alt gruplarında incelenir. Evrelerin artmış olması, hastalığın ilerlemiş olduğunu ortaya koymaktadır. 

KBH, vücudumuzdaki tüm organ sistemlerini etkilemek ile birlikte farklı belirti ve bulgular verebilmektedir. Akılda tutulması gereken en temel nokta ise hastalığın erken evrelerde çok aşikar belirti ve bulgu vermeyebileceğidir. Genel olarak hastalarda halsizlik, çabuk yorulma, iştahsızlık, kilo kaybı, kaşıntı, bulantı-kusma, ishal, ayaklarda uyuşma ve yanma, bilinç değişiklikleri, kanama, nefes darlığı, göğüs ağrısı şeklinde belirtiler görülebilir. Hekim tarafından hastanın muayenesinde, tansiyon yüksekliği, solukluk, kirli sarı cilt rengi, ciltte kaşıntı izleri, ciltte berelenmeler, kalp yetmezliği bulguları, ritim bozuklukları, ayaklarda şişlik saptanabilir.

 “KBH ÜLKEMİZ NÜFUSUNUN YÜZDE 15,7’SİNDE TESPİT EDİLDİ”

Böbrek hastalığı ne sıklıkta görülür?

Nadir görülen bir hastalık değildir. Tüm dünyada görülme sıklığı yüzde 9,1 olarak tespit edilmiştir. 2011 yılında ülkemizde yapılan bir çalışmada  nüfusun yüzde 15,7’sinde KBH tespit edildi.

Kronik böbrek yetmezliği hangi yaş grubunda daha sık görülür?

Hastalığın sıklığı yaş ile birlikte artmaktadır. 30-40 yaş arasında yüzde 8 oranında iken yaş ilerledikçe hastalık görülme oranı artmakta ve 80 yaş üzerindeki kişilerde yüzde 54  oranında ortaya çıkmaktadır. 

Kronik Böbrek hastalığı nedenleri nelerdir?

KBH’nın en sık nedeni diyabete bağlı böbrek hasarıdır. Bunun dışından hipertansiyon dediğimiz kan basıncı yüksekliği, hastalar tarafından daha çok nefrit olarak adlandırılan glomerül hastalıkları, tubulointerstisyel hastalıklar, damar hastalıkları ve kistik hastalıklar KBH’ye neden olabilmektedir. 

Kronik böbrek yetmezliği genetik olabilir mi?

Evet, bazı genetik hastalıklar KBH nedeni olabilmektedir. Otozomal dominant polikistik böbrek hastalığı ve Alport sendromu en sık rastladığımız genetik hastalıklardır.

“SİNSİ İLERLEYEN BİR HASTALIK”

Böbrek yetmezliği nasıl anlaşılır, erken teşhisi olabilir mi?

Hastalık erken evrelerde belirti ve bulgu açısından fakir bir hastalıktır ve sinsi ilerlemektedir. Erken teşhis mümkündür. Özellikle riskli grupların taranması ile saptanabilmektedir. Taramalar, en basit şekli ile kan tetkikinde üre ve kreatinin bakılması; idrarda ise albumin atılımının ve idrarda kanama varlığının incelenmesi ile olabilmektedir. Diyabet, hipertansiyon ve obezite varlığı; daha önce akut böbrek hastalığı geçirme; 40 yaş üzeri olma; kanser öyküsü; hepatit B ve C gibi enfeksiyon hastalıkları; ağrı kesiciler gibi böbrek hasarı yapabilecek ilaç kullanımı; ailede KBH öyküsü olma gibi risk faktörü taşıyan bireylerin taranması hastalığın erken evrede saptanmasını sağlayabilir. 

Kronik böbrek yetmezliği Türkiye’nin hangi bölgelerinde yoğunluk gösterir? (Su veya tüketilen gıda çeşitliliği açısından)

Aslında, her bölgemizde hastalık sık tespit edilmektedir. Ancak, yapılan bir çalışmada Marmara Bölgesi’nde hastalık sıklığı daha yüksek bulunmuştur. 

Aynı zamanda şeker hastalığı olan bireylerde böbrek rahatsızlığı nasıl ilerler?

Özellikle takipsiz hastalar da olmak üzere, diyabeti olan hastalarda ilerleme hızı daha fazladır.

Obezite hastalarında böbrek rahatsızlığı farklılık gösterir mi?

Obezite’nin kendisi de KBH’ye yol açabilmektedir. Glomerül hastalığı oluşturabilmektedir. Bunun ile birlikte diğer nedenlere bağlı KBH ilerlemesini olumsuz etkilemektedir. 

Kronik böbrek hastalarında kök hücre tedavisi uygulanabilir mi?

Halen rutin olarak kök hücre tedavisi KBH için uygulanmamaktadır. Ancak, ilerleyen dönemlerde belki bu hastalar içinde tedavide yeri olabileceğini düşünüyorum. 

“SİGARANIN KESİLMESİ, KİLO KONTROLÜ GEREKİR”

Kronik böbrek hastalığı tedavisi nasıl olur? Kullanılan ilaçlar nelerdir?

Tedavide öncelikle araya giren faktörlerin ortadan kaldırılması gerekir. Bunlar arasında, vücutta sıvı eksikliğinin giderilmesi, ilaçlı film ve anjiografide kullanılan radyokontrast maddelerin kullanımının kısıtlanması, böbreğe toksik ilaçların kesilmesi, taş gibi idrar akışını engelleyen faktörlerin ortadan kaldırılması ve tedavisi yer alır. Kronik böbrek hastalığının ilerlemesini yavaşlatan çeşitli ilaç ve yaklaşımlar vardır. Kalp hastalığı, enfeksiyonlar, glomerül hastalıkları gibi asıl nedenin tedavisi gerekir. Kan basıncı kontrol altında tutulmalıdır. İdrar, protein ve albumin atılımını azaltan renin anjiotensin sistem (RAS) baskılayan ilaçlar ve şeker ilacı olarak da bilinen SGLT2 baskılayan ilaçlar hastalık seyrini olumlu etkilemektedir. Diğer taraftan, diyette protein alımı kısıtlanmalıdır. Sigaranın kesilmesi, kilo kontrolü gerekir. Kan şekeri de kontrol altında tutulmalıdır. Hastalık ilerledikçe, vücutta asit birikiminin olumsuz etkilerini azaltacak ilaçlar, kalsiyum fosfor dengesini sağlamak için fosfor bağlayıcılar, anemi dediğimiz kan değerinin düşmesi durumunda demir ve diğer kan yapıcı hormon ilaçları kullanılabilmektedir. Özellikle yaşlı hastalarda beslenme yetersizliklerinin de olabileceği akılda tutulmalıdır. Artık son dönem dediğimiz evrede olan hastaların yaşamlarını sürdürmeleri için replasman tedavileri dediğimiz, yerine koyma tedavileri vardır. Bunlar, kronik düzenli hemodiyaliz (evde veya hemodiyaliz merkezlerinde), karın diyalizi de denilen periton diyalizi ve en çok tercih ettiğimiz böbrek naklidir. Böbrek nakli canlı vericiden veya kadavradan gerçekleştiriliyor.

Editör: Kadriye Kandemir

Emin Şengül
Emin Şengül
Karabük Üniversitesi Türker İnanoğlu İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü 3. sınıf öğrencisi
Diğer Haberler

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Haberler

Son Yorumlar